04 NİSAN 2010 TARİHLİ SABAH GAZETESİ ENGİN ARDIÇ’IN YAZISI
Kerasunda
Size kalorifer tamircisi Dimitri'yi anlatmış mıydım? Ne zamanın bir işleri, yirmi beş yıl öncesinin bir işleri...
Kos adasındayız, İstanköy'de, en iyi ahbaplarım bunlar, bir de pansiyoncu Aleksi... (Şimdi oğlu Afenduli büyümüş koca adam olmuş da yeni yaptırdıkları otelin başına geçmiş, otele de oğlanın adını koymuşlar, yolunuz düşerse babasına benden selam söyleyiniz.)
Beş dakikada kaynaşmış, arkadaş olmuştuk, Aleksi, kalorifer tamircisi Dimitri, bir de polis memuru Yani...
Baktım, Dimitri'nin burnu kanca gibi!
"Nerelisin?" dedim, "Kerasunda" dedi.
Önce Yunanistan'da bir yer sandım, sonra kafama dank etti: Dimitri, Giresunluydu!
Sonra aldı beni bunların kahvesine götürdü.
İçeride kanca burunlu birtakım adamlar bağıra çağıra okey oynuyorlar, şakır şakır tesbih çekiyorlar, televizyon dibine kadar açık, masada yeşil çuha, alüminyum dandik kültablaları, üzerinde izmarit yanıkları...
Tek fark şu: Rumca konuşuluyor ve kapıda da "Kafenion tou Pontou" yazıyor.
Pontuslular...
Bizde "Pontuslu" kelimesi hakaret amacıyla kullanılır.
Sanki bu insanlar Karadeniz kıyılarının insanları değildirler de, biryerlerden gelip oraları ele geçirmeye çalışmışlardır...
Yedi göbek, ne yedisi, beş yüz yirmi yedi göbek İzmirli Rumlar gibi...
İmparatorluk batınca herkes bir devlet kurmuş, Kürtler ve bunlar ezilmişlerdir.
Dün bir yazı, daha doğrusu, bir haber okudum. Şöyle diyordu:
"Eurovision Şarkı Yarışması'nda Yunanistan'ın seçtiği şarkı, Karadenizliler'in tepkisine neden oldu. İki yıl önce de bunu yapmış olan Yunanistan, seçtiği şarkıda gene kemençe kullanmaktan çekinmedi.
Bu duruma büyük tepki gösteren Karadeniz halkı, kendi kültürümüzü koruma görevini yerine getiremediğimizi ve bu yüzden bu durumları yaşadığımızı belirterek Türkiye'nin suçlu olduğunu iddia etti."
Doğru vallahi, yalnız kemençeyi ve bağlamayı araklamakla yetinmiyorlar, başta köfte, dolma, cacık ve çoban salatası olmak üzere rakıyı da, baklavayı da, lokumu da, kadayıfı da, döneri de, şişi de, böreği de araklıyorlar (!)
Herhalde Karadenizli vatandaşların "asil infiali" de acar gazeteciler tarafından yüzlerce kişiyle konuşularak, belki bir anket düzenlenerek ölçülmüş olmalı...
Aman dikkat! Böylece belki "gitar adı verilen İspanyol çalgısını kullandığımız için" Endülüs halkı da bize tepki gösterebilir. Ya Almanlar ve Belçikalılar patates kızartmasının hesabını sormaya kalkarlarsa?... Dua edin de, makarna yediğimiz için de Sicilyalılar tabancayı kapıp gelmesinler... İtalyan kültürünü koruyamıyorlar çünkü. Suçlular.
Kafa bu bizde, düzey bu.
Ümit Kıvanç'ın dediği gibi, "Karadeniz halkı gibi bir kavram azıcık kurcalanırsa olabileceklerin sorumluluğunu almaya"bizim de niyetimiz yok. En fazla, dalgamızı geçeriz:
Üzülmeyin canım, intikam alırsınız! Ogün Samast hapisten çıkınca eline bir silah verir, kalorifer tamircisi Dimitri'nin üzerine salarsınız!
Unutuyordum, o akşam Aleksi, Dimitri ve Yani beni aldılar, Giritliler'in meyhanesine uzo içmeye götürdüler.
Meyhanede kemençe çalınıyordu.
Sayın Engin Ardıç Bey,
4 Nisan 2010 Tarihinde sabah gazetesindeki köşenizde yayınlanan Kerasunda başlıklı yazınızı, hemşerim öğretmen Mustafa Ertürk; Karadeniz Kültürü ile ilgili olduğum için bana ulaştırdı ki konu hakkında size cevap veririm diye.
Yazınızı okudum, cevap olarak değil ama sizinle bir şeyleri paylaşmak istiyorum ki yanlış anlamaları ortadan kaldıralım ve doğrusunu bulalım.
Siz 25 yıldan beri, şimdi Yunanistan’ da yaşayan ama yazınızda belirttiğiniz gibi yedi göbek değil asırlarca Pontus da yaşamış insanlarla iyi arkadaş olduğunuzu ve sizi kendileri gibi kucakladıklarını bizlere aktardınız.
Karadenizli ve özellikle Trabzonlular bu insanlarla asırlar boyu iç içe, kardeşçe, kavgasız, tasasız, insanca ve güven içinde bir arada yaşamışlardır ve Pontus’u, tüm değerleriyle birlikte paylaşmışlardır. Pontus’un o bölgenin tarihi adı olduğunu bilmeyenlerin bu isimle neyi anladığı ve neyi amaçladığı önemli değildir. Ama derin dünyanın oyunu sonucu tarihte birçok insanlık dramı yaşanmıştır. Bunun suçlusu ne Karadenizlidir ne de Trabzonludur. Ogün Samastı birilerinin üzerine salan ve salacak olanları Karadenizliler ve Trabzonlular arasında bulamazsınız. Zira yazınızda dediğiniz gibi asırlarca bir arada yaşarken bir şey olmamışta şimdilerde nasıl oluyor veya olacak?
Ve diyorsunuz ki, İmparatorluk sonrası diğerleri devlet kurmuşlardır da bunlar yani pontuslular, Kürtlerle birlikte ezilmişlerdir. Bu pontuslular ve Kürtler Ülkemizin asıl sahipleri gibi yaşamıyorlar mıydı ki devlet kursunlar? İmparatorluk sonrası meydena gelen insanlık dramı, Anadolu da ve Balkanlarda yaşamış olan ecdadımızı ezmedimi?
Gelelim Yunanistan’ın kemençeyle Eurovision şarkı yarışmasına Karadenizlinin tepkisine. Bilmenizi isterim ki yazınızın yayınlandığı tarihlerde Karadeniz kültürü ağırlıklı yayın yapan TV’lerde, canlı yayındayken yöre sanatçılarımız Yunanistan’ı kutlamış ve başarılar dilemişlerdir. Yazınızda bahsettiğiniz konuya tepki değil Karadenizlinin kendi kendini eleştirmesi vardır. Biz neden kendi kültür değerlerimizle ve enstrümanlarımızla Eurovision yarışmalarına katılmadığımızın serzenişi vardır. Bilmelisiniz ki Karadenizliler ve Trabzonlular, kültürün, tüm insanlığın ortak değeri ve ortak malı olduğunu engin hoşgörüsü ile kabul etiğini ortaya koymuştur.
Karadenizli ve Trabzonlular bu ülke için olduğu kadar insanlık içinde her şeyini ortaya koyar. Ama birilerinin, Karadenizliyi ve Trabzonluyu karanlık ve derin işlerine alet etmeye çalıştığını da biliyoruz. Bizler bu oyunlara gelmemeliyiz.
Toplumun dili olan siz ve sizin gibi yetişmiş insanlarımız, bizleri ve toplumu bilgilendirirken daha hassas ve daha sorumlu olarak konulara ve meselelere birçok pencereden bakmanız, ülkemiz insanı için olduğu kadar dünya insanlığı için de daha önemli ve daha faydalı olacağını düşünmekteyim.29.04.2010
Saygılarımla
Hasan Okhan Okumuş